"KARAKARTAL" NASIL BEŞİKTAŞ'IN SEMBOLÜ OLDU?
1940-41 sezonunda simsiyah formalarıyla her maç rakiplerini gol yağmuruna tutarak Karakartal sembolünü kazanan Beşiktaşlı futbolcular.. Sabri, Hakkı ve Şükrü rakip kalede... |
Halkın takımı olan Beşiktaş’a KARAKARTAL sembolünü ilk kez
yakıştıran kişi, sıradan bir halk adamı olan MEHMET GALİN’dir.
1940-41 futbol sezonu
Beşiktaş tarihinin unutulmaması gereken en önemli sezonudur. Beşiktaş bu
sezonda oynadığı lig maçlarının, tümünü kazanarak kırılması imkansız bir rekora
imza atar ve namağlup şampiyon olur.
18 lig maçında rakip filelere gönderdikleri 84 golle de bir
başka rekora imza atmıştır siyah beyazlı oyuncular...
Bu sezon içinde ilk kez dile getirilen bir yakıştırma,
sıradan bir Beşiktaş taraftarı Mehmet Galin’in Şeref stadı tribünlerinden yankılanan
sesi, Beşiktaş’la, Beşiktaşlılık kimliğiyle özdeşleşen ölümsüz bir sembol
olmuştur.
19 Ocak 1941 Pazar günü, hakemliğini Semih
Duransoy’un yaptığı Beşiktaş-Sülemaniye
maçına, o sezon çoğu maçta olduğu gibi simsiyah formalarla çıkmıştır
Beşiktaşlılar.
Mehmet Galin’in Şeref
stadının deniz tarafındaki tribününden yükselen ‘’ Haydi Karakartallar… Hücuuum
Karakartallar’’ bağrışları ilk kez bu maçta duyulmuştur.
İlk kez Mehmet Galin’in ağzından işitilen ‘’Karakartal’’
benzetmesini öylesine benimsemiştir ki Beşiktaş taraftarları, önce bir tek
kişiden yükselen bu ses, bu maçtan sonra yüzlerce binlerce kişinin sesinden
Çırağan’ın köhne duvarlarında çınlamakta, oradan boğazın serin sularında
yankılanmaktadır: " ’ Haydi Karakartallar… Hücuuum Karakartallar!"
Mehmet Galin, 40'lı yıllarda... |
Kimdir Mehmet Galin?
Asırlık çınara sembol kazandıracak büyüklükteki Beşiktaş
aşkı nerden gelmektedir?
Dilimiz döndüğünce anlatalım:
İlk kez, 2000'li yılların başında, Cumhuriyet gazetesi 1967
yılı arşivini incelerken rastladım Mehmet Galin'in adına..
Duayen gazeteci Cem ATABEYOĞLU, 1965-66 ve 1966-67
şampiyonluklarının ardından "ZAFER KARTALLARI" adında bir yazı dizisi
yayınlamış.
Dizide Karakartal sembolünün Mehmet Galin adında bir
Beşiktaş taraftarı tarafından siyah beyazlı renklere kazandırıldığı yazıyor,
ancak çok fazla ayrıntı anlatılmıyordu.
Rahmetli Cem abiye hemen ulaştım. Esentepe'deki evine
gittim. Öyküyü ondan dinledim..
Cem abi mesleğe ilk başladığı yıllardaki bu olayı çok net
hatırlıyor ama hangi maç olduğunu tam hatırlamıyordu:
"- Soğuk bir kış
günüydü. Hatta Şeref stadında oynanacak maçlar haricinde diğer statlardaki
maçlar hava şartları nedeniyle ertelenmişti.
Beşiktaşlılar yine
simsiyah formalarıyla çıkmıştı maça. Bir tek Hakkı kaptan siyah formanın
üzerine her zaman giydiği siyah-beyaz damalı süveteriyle sahadaydı...
Genç Şükrü Gülesin
fırtına gibi oynuyordu. Maçın ortalarına doğru Şeref stadının deniz tarafındaki
tribününden "Haydi Karakartallar, hücum Karakartallar" diye gür bir
ses yükseldi...
Cılız, ince yapılı,
kafasında siyah beyaz bere olan bir taraftardı. Aynı haykırışı bir kaç kez daha
tekrarladı.. Ardından başka seyirciler de kendisine katıldı... Statta bulunan
herkesin çok hoşuna gitmişti..."
Allah rahmet eylesin, Cem Atabeyoğlu çok tatlı bir insandı.
İnanılmaz keyifli ve ayrıntılara inerek anlatırdı yaşadıklarını:
"- Gazeteciliğimin
ilk dönemleriydi. Maçtan sonra gittim buldum o taraftarı. Adını sordum, Mehmet
Galin olduğunu söyledi. Çok efendi, çok mahcup biriydi. Ama söz konusu Beşiktaş
olunca inanılmaz gür sesi vardı. Kısa bir de röportaj yaptım kendisiyle.. Ama
gazete yayınlamadı. Keşke yayınlansaydı... Adını not ettim, daha sonraki yıllarda
Beşiktaş tarihçesi kaleme alırken de kullandım..."
Fotoğraf olup olmadığını sordum Cem abiye.. "Maalesef
yok!" dedi...
Ama ayrıntılarıyla tarif etti Mehmet Galin'i...
"Keşke fotoğraf
bulsan da getirsen. Ben tanırım..." diye de ekledi...
Karakartal yakıştırmasını ilk duyduğunda önemseyen ve o
dönemde rahmetli Galin’le bir röportaj gerçekleştiren değerli gazeteci ve spor
tarihçisi Cem Atabeyoğlu, bu konuda gerçeklere ulaşmamda başlangıç noktam
olmuştur.
Kendisine minnettarım.
Cem Atabeyoğlu - Tuğrul Yenidoğan |
Eski futbolcu abilerime, semtin eskilerine sormaya başladım.
Bir çoğu hatırlıyordu Mehmet Galin'i...
Şeref stadı ve Mehmet Galin ile ilgili türlü öyküler
aktarıyorlardı...
Kimi "Karakartal Mehmet mi? Elbette
hatırlıyorum...", kimi "Veremli Mehmet mi? Hatırlamaz olur muyum?"
diye başlıyordu anlatmaya...
Ama yine de öykü tam net değildi... Aileden birilerine
ulaşmalıydım. En önemlisi herhangi bir fotoğraf yoktu elimde...
***
O dönemde Habertürk'teydim.
Son bir ümit bir iki programda, bir duyan olur diye adını
geçirdim Mehmet Galin'in...
Allah şükür ki duyan oldu.
Rahmetli Mehmet Galin'in değerli kızı Harika Çelik hanım
gelip beni buldu...
Harika hanım sayesinde hem babası Mehmet Galin'in öyküsünü
birinci ağızdan öğrenebildim, hem de tarihe tanıklık edecek fotoğrafları elde
edebildim.
Harika Çelik, babası Mehmet Galin ile birlikte.. 60'lı yıllar |
Mehmet Galin, Mısır’dan İstanbul’a göç etmiş ve Beşiktaş'a
yerleşmiş bir ailenin mensubudur.
Gür seslidir...
Gazelhandır...
İstanbul Tramvay idaresinde vatman olarak çalışmaktadır.
Şeref stadındaki hiçbir maçı kaçırmayan koyu bir
Beşiktaşlıdır.
Şeref stadındaki tek bir maçı, tek bir antrenmanı kaçırmaz.
Şeref stadı önündeki
rıhtımdan tuttuğu balıkları Beşiktaşlı taraftarlara, futbolculara dağıtmak en
büyük keyfidir.
40'lı yıllarda, o yılların kahredici hastalığı Verem
hastalığına yakalanır.
Tramvay idaresinden emekli edilir.
O yokluk yıllarında hastalığı yenmesi için iyi beslenmesi
gerektiği söylenir kendisine... Bir de bol oksijen tavsiye edilir.
Mehmet Galin tası tarağı toplar..
Gider, Şeref stadının deniz tarafında kendisine tahtadan bir
kulübe yapar.
Ve kulübenin üzerine de Beşiktaş'a kazandırdığı KARAKARTAL
sembolünü işler.
Mehmet Galin (ortada) ve Şeref Stadı'nda Karakartal sembolünü işlediği mütavazı kulübesinde... 70'li yıllar.. |
Artık zamanının çoğunu bu kulübede geçirmekte, arkadaşlarını
bu kulübede ağırlamakta adeta Şeref stadında yaşamaktadır.
Şeref stadının iyotlu havası iyi gelmiştir..
30 yıla yakın daha yaşar burada...
Kızı harika hanım "Bizleri bile Şeref stadında
büyüttü" diye anlattı. Okuldan çıkar çıkmaz stadın babamızı görmek için
stadın yolunu tutardık, ne güzel günlerdi diye geçmişi yad etti.
Zaman içerisinde adı bile unutulur Karakartal sembolünü
Beşiktaş'a kazandıran bu halk adamının, bu sade vatandaşın...
.
Son nefesini verdiği güne kadar çevresince ‘’Karakartal Mehmet’’
olarak çağrılır…
1940-41 sezonunda sıradan bir halk adamı olan Mehmet
Galin’in gönlünden kopup gelen ‘’Karakartallar’’ benzetmesi öylesine güzel
örtüşmüştür ki Beşiktaşlılık kimliğiyle, bir anda tüm camianın benimsediği bir
sembol oluvermiştir. Beşiktaş denilince Karakartal, Karakartal denilince
Beşiktaş sevgisi anlatılır olmuştur nesilden nesile...
Mısır kökenli Mehmet Galin yerel giysileriyle. Belki de, Mısır kültüründe Kartal'ın önemli bir yer tutması, hatta Mısır bayrağında Kartal sembolünün bulunması ilham verdi rahmetli Mehmet Galin'e... |
Harika hanımdan babasının fotoğraflarını alır almaz hemen
rahmetli Cem Atabeyoğlu'na götürdüm.
Fotoğrafları görünce gözleri doldu Cem abinin:
"-Evet bu,
Mehmet Galin bu, Karakartal sembolünü Beşiktaş'a yakıştıran adam bu..."
dedi.
"-Abi, sen Karakartal sembolünün gerçek öyküsünü
yazdıktan yıllar sonra, bazı hikayeler uydurdular, yazdılar, niye onlara itiraz
etmedin?" diye sordum.
"-Onlar bu işin ticaretini yapıyorlar, gazeteciliğini
değil ki. Bulaşmak istemedim..." dedi her zamanki tatlı gülümsemesi ve
yumuşak ses tonuyla...
Allah gani gani rahmet eylesin.
Spor gazeteciliğine büyük hizmetleri dokunmuş, mesleğin
örnek alınacak ustalarındandı.
Sonra Cem abiyle oturduk. Fotoğrafları ve gazete
koleksiyonlarını inceleyerek, KARAKARTAL sembolünün ilk kez dile getirildiği
karşılaşmanın 19 Ocak 1941 Pazar günü oynanan Beşiktaş - Süleymaniye
karşılaşması olduğunu tespit ettik.
Beşiktaş - Süleymaniye maç haberine yer veren 20.01.1941 tarihli Vatan gazetesi.. Belki o sezon sıradan bir lig maçı. Ama Karakartal sembolünü Beşiktaş'a kazandıran maç olarak tarihe geçiyor. |
Bu arada şunun altını çizmeliyim.
Hani bir tezahürat var:
"-Hangisinin var
böyle şanlı tarihi? Namağlup şampiyon kim oldu?..." diye başlayan...
1941 sezonu gerçekten müthiş bir sezonmuş.
Bırakın namağlup olmayı, beraberlik bile alınmadan tüm
maçlar kazanılarak şampiyon olunmuş.
Üstelik maç başı ortalamasına göre, her maç 4 golden fazla gol
atılmış rakip kalelere..
Yok böyle bir rekor!
Ezeli rakipler Galatasaray veya Fenerbahçe'nin tarihinde
böyle bir başarı olsa kim bilir adına ne destanlar yazılırdı?
Ligdeki tüm maçlar kazanılarak elde edilen bir şampiyonluk. İnanılmaz bir rekor. Formalar hep simsiyah... |
O nedenle, araştırmak ve gerçekleri bulmak yerine, Fenerbahçe'nin 3 takımının da şampiyonluk
turu attığı bir günden, 16 Haziran 1933 tarihinden masa başında efsane üretmeye
kalkanlara serzenişim büyük...
Ama olsun..
Mehmet Galin diye sade bir Beşiktaş taraftarı çıkmış.
Asırlarca yaşayacak efsaneyi tek başına yaratmış bir
çırpıda:
KARAKARTAL EFSANESİNİ...
Belki de Beşiktaş'a en yakışır biçimde... Sadelikte...
O zaman son söz ne olmalı?
Bu güzel öyküyü nasıl bağlamalı?
İlk kez rahmetli Mustafa Kızıltan’ın yıllarca
yayınladığı ‘’Karakartal Beşiktaş Spor’’ dergisi kapağında yer alan,
ardından İnönü stadı kapalı tribününe bir uçtan öbür uca
asılan flamayla belleklere kazınan
‘’ Remzin (sembolün) KARAKARTALLAR gibi manileri
(engelleri) yen aş, layıktır bu vasıflar sana ey şanlı BEŞİKTAŞ’’ sloganını
söyleyerek elbette...
Beşiktaş Karakartallar Dergisi'nin 30.5.1975 tarihli sayısı. Beşiktaş'ın ilk Türkiye Kupası şampiyonluğu kapak yapılmış. |
Mehmet Galin'in kızları Şeref stadında, Birol Pekel ve Şenol Birol ile birlikte.. Harika hanım solda... |
Mehmet Galin.. 60'lı yılların sonlarında... |
Beşiktaş - Süleymaniye karşılaşmasında Karakartal gibi saldıran Beşiktaşlı futbolcular. Solda Hakkı Yeten, ortada Şükrü Gülesin.. (19.01.1941) |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder