66 AKIN ve KARAKARTALLAR BÖYLE DOĞDU UYDURMACASI !
‘’Yıl 1933… Beşiktaş, Fenerbahçe
final maçı. Siyah Beyazlılara ‘’Karakartal’’ lakabı bu maçta takıldı…’’
İddia ilk kez 1978'de yayınlanan kitabın 41. sayfasında bu başlıklarla ortaya atılmış.
Geçelim hikayeye:
‘’ 16 Haziran 1933 Cuma günü Fenerbahçe stadı
tarihi günlerinden birini daha yaşamaktaydı. Halk stadı tıklım tıklım doldurmuş
ve büyük bir heyecan içinde iki büyük takımın sahaya çıkmasını bekliyordu.
Ne yazık ki kötü talihi, bir gün
evvel Beşiktaş’a en büyük oyunu oynamış ve Siyah Beyazlılar 15 Haziran Perşembe
günü en kıymetli evlatları ŞEREF BEY’i toprağa vermişlerdi. En kıymetli uzvunu
kaybetmek Beşiktaş’ı moralman sarsmış, bitirmişti.
(…) Şeref Bey’in ölümü
münasebetiyle, Beşiktaşlılar baştan aşağı düz siyah forma giymişler,
Fenerbahçeliler de göğüslerine birer siyah kordela takarak o büyük sporcuya
karşı son vazifelerini yapmışlardı.
(…) 1 dakikalık saygı duruşunu
takiben maç başladı. Daha ilk 15 dakika dolmadan Fenerbahçe’nin beraberlik için
oynadığı, Beşiktaş’ın ise galip gelmek maksadıyla rakip kaleye durmadan
saldırdığı görülüyordu…’’
Hikayenin buraya kadar olan
kısmına alışılageldik tarih yanlışlıkları haricinde bir itirazımız yok. Şeref Bey 12 Haziran Pazartesi gününü 13
Haziran Salı gününe bağlayan gece yarısı 0:20’de vefat etmesinin ardından, 14
Haziran Çarşamba günü toprağa verilmiştir. Yani yazarın iddia ettiği gibi
Fenerbahçe maçından 1 gün önce 15 Haziran günü değil. Diğer ayrıntılar o günkü
gazete haberlerinde yer alıyor zaten.
Şeref Bey'in vefat haberi. 14.06.1933 Milliyet |
Ancak ne o günkü gazetelerde ne
de takip eden günlerde yayınlanacak herhangi bir yayın organında yer almayacak,
alması da mümkün olmayan, sadece ve sadece bu kitapta gün ışığına çıkan (!)
bazı ayrıntılar var ki, doğrudan onların aktarımına geçelim isterseniz:
‘’ (…) Beşiktaşlılar o gün
şampiyonluğu kaybetmişlerdi ama başka açıdan kazançları büyük olmuştu. Evet,
şahane bir oyun oynayarak 90 dakika içinde Fenerbahçe kalesine 66 defa (yanlış
okumadınız, yazıyla da altmışaltı !) akın tazeleyen Beşiktaşlılar, bu heybetli
görünüşleriyle halkın kalbinde taht kurmuşlardı.
Durmadan, yılmadan
sarı-lacivertli kaleye saldırdıkları sıralarda seyirciler arasında; ‘’Kartallar
gibi hücum ediyorlar’’ ve ‘’ Kara Kartal gibi çelik pençeli, atılgan takım’’
sözleri sık sık işitilmeye başlamış ve o günden sonra da bu unvan, Türk spor
aleminde Beşiktaş ismiyle birlikte yerleşmiş kalmıştır.’’
Ben de diyorum ki, bu hikaye akla
mantığa sığmayan, hiçbir dayanağı bulunmayan koca bir uydurmacadır.
16 Haziran günü Fenerbahçe
seyircisinin tıklım tıklım doldurduğu Fenerbahçe stadında, üstelik
Fenerbahçe’nin 3 takımının birden şampiyonluğunu ilan ettiği bir günde Karakartal efsanesi doğmuş, öyle mi?
17.06.1933 tarihli Milliyet gazetesi |
Kim doğurmuş bu efsaneyi?
O gün tribünlerde olmayan
Beşiktaş taraftarları mı, yoksa o gün Fenerbahçe stadı tribünlerini doldurmuş,
takımlarının şampiyonluğunu alkışlamaya gelmiş Fenerbahçe taraftarları mı?
Rakip takımın seyircisi önünde
oynanan ve rakip takımın şampiyonluğu kazandığı bir maçın ardından hangi takım
taraftarı tuttuğu renklere bir sembol yakıştırır? Bu nasıl bir hayal gücüdür?
Günümüz futbolunun maç
istatistiği uzmanlarını yerinden zıplatabilecek 66 akın hikayesine ne demeli?
Dünya üzerinde bırakın 90 dakika
oynanmış, uzatmayı gitmiş ve 120 dakika oynanmış herhangi bir maçta dahi 66
akın yapıldığına dair bir istatistik var mı?
Tek bir takımın akın sayısından
da vazgeçtim, sahada mücadele eden 2 takımın gol akınının toplamının 66 olarak
gerçekleştiği herhangi bir futbol maçı oynanmış mı yeryüzünde?
İnternette araştırma yapmaya meraklı
arkadaşlar bir araştırsınlar..
Bir futbol maçında en çok akın
sayısı kaç tane olarak istatistiklere geçmiş?
60'a yaklaşan bir istatistik var
mı?
50'ye?
40'a?
... (!)
Maçtan sonra verdiği röportajda "Köpek
gibi koştuk" diyecek 22 tane Veli Kavlak bulsanız, onlardan iki takım
oluşturup 90 dakika sahaya sürseniz 66 akın yapabilirler mi?
Üstelik söz konusu maç golsüz
berabere bitecek!
Üstelik bu 66 akın, 30’lu
yılların futbolunda gerçekleşecek.
Futbolun günümüze göre adeta ağır
çekim oynandığı, karşılaşmalarda yedek top dahi bulunmadığı, oyuncu
değişikliğinin olmadığı, topun oyunda olmadığı sürelerin uzatma dakikaları
olarak oynatılmadığı 30’lu yıllarda 66 akın yapılacak!.
Pes!
Tarih ne peki?
16 Haziran
yani gündüz vakti, nefes almanın
bile güçleştiği o yaz sıcağında!
Bu uydurmacayı masa başında bir
kaç kalem darbesiyle yaratan yazara, 16 Haziran öğle sıcağında güneşin altına
çık 66 adım at desen atabilir mi acaba?
17.06.1933 tarihli Akşam gazetesi |
İşin bir başka tarafı da, bu 66
neticesiz akın hikayesi uydurularak Kartal familyasına karşı da büyük ayıp
işleniyor olması.
Kartal, hasmının işini tek
hamlede bitirmesiyle tanınan doğanın en güçlü avcılarından biridir. Siz hiç 66
hamle yapıp neticede hasmını alt edememiş Kartal hayal edebiliyor musunuz?
Üstelik işin sonunda hasmının bir
de zafer kutlamaları yaptığına şahit olacak!
Yazık değil mi bu uydurmacalarla
adeta tiye alınan milyonlarca Beşiktaş sevdalısına?
O günün gazeteleri maç haberini
‘’Fenerbahçe’nin 3 takımı da lig şampiyonu oldu’’ başlığıyla vermiş. 30’lu
yılların spor basınını inceleyenler bilirler, maç yazıları tıpkı günümüzün
radyo-televizyon anlatımları gibi yazılmakta. Milliyet gazetesinin 17 Haziran 1933 tarihli spor sayfasından kısa
bir örnek verelim:
‘’ (…) Nihayet taraftarların çılgın
tezahüratları arasında her iki takım da sahaya çıktılar. Maçı İstanbulspor’dan
Kemal Halim bey idare ediyor. Her iki takım dizildikten sonra bir düdük öttü ve
merhum Şeref’in hatırasına hürmet olmak üzere bütün stadyum iki dakika sustu.
Beşiktaşlılar siyah forma ile çıkmışlardı. Buna mukabil Fenerlilerin göğsünde
siyah kokart vardı… Oyun Beşiktaş’ın hücumu ile başladı. Top soldan kaleye
kadar geldi, Muzaffer yetişti tuttu. Top ortada dolaştı, Fener’e aut oldu.
Beşiktaşlılar çok canlı hücum yapıyorlar. Sağdan gelen bir hücum Beşiktaş
kalecisi tarafından bloke edildi…
(…) Fenerliler iyi bir hücum yaptılar.
Oyun Beşiktaş’ın lehinde. Niyazi’nin bir hücumu auta gitti. Beşiktaş
sağaçığının bir hücumu Şeref tarafından yüksek atılmak suretiyle kaçırıldı.
Fenerbahçe iyi oynamaya başladı. Oyun canlanıyor. Oyunun bitmesine 20 dakika
var. Fener canlandı. Beşiktaşlılar da şaşırdılar. Fener’e bir frikik oldu.
Hakkı çekti, Hüsamettin kurtardı. O arada topu kapamayan Eşref, Hüsamettin
gelince vurdu. Kaleci elinden sakatlandı. Sakatken gene oynuyor. Hüsamettin bu
gün fevkalade oynuyor. Oyun Beşiktaş’ın lehinde. Lakin Fenerliler iyi ve sıkı
bir müdafaa yapıyorlar. Oyun bitiyor. Nihayet bitti. Fener şampiyon
oldu…’’
O günkü gazeteler maçı dakika dakika anlatmış. Nedense hiç bir yerde bu 66 akın yalanından iz yok! |
O günkü Milliyet ve Akşam
gazeteleri maç haberini ilk sayfalarından vermiş. Ne bu gazetelerde ne de bir
başka gazetede, ne de bu maça birkaç sayfa ayıran Olimpiyat Spor Dergisi’nin 17
Haziran 1933 tarihli sayısında 66 akın, Karakartal gibi hikayelere esin kaynağı
olabilecek tek bir satır bulunmamakta.
Böyle bir hikaye nasıl uydurulur,
masa başı tarihçiliği nasıl yapılır, anlamak çok güç.
İşin ilginç yanı hikaye
uydurulurken, hayatta olan Hakkı Yeten,
Şeref Görkey, Hayati Ozgan, Nazım Onar
ve dönemin diğer canlı tanıklarına hiçbir şey sorulmamış. Görüşleri alınmamış,
anıları dinlenmemiş.
Belgesel çalışmaları sırasında,
döneme tanıklık eden rahmetli Şeref
Görkey, rahmetli Enver Kaya ve Memduh Ün ile uzun röportajlar çekme
imkanım oldu. Böyle bir saçmalığa onlar da şiddetle itiraz ettiler. Ancak bu
konuları kendilerine ilk soranın ben olduğumu da söylediler. Şaşılacak bir
durum değil mi?
Rahmetli Şeref Görkey beni çok
severdi. Caddebostan'daki evine sık sık ziyaretine gider, sohbet eder,
anılarını dinlerdim.
Misafirden pek hoşlanmayan
değerli eşi rahmetli Nükhet Görkey de bir şekilde hoşlanmıştı benden. Çat kapı
ziyaretlerimi mazur görürdü, ses çıkarmazdı.
Şeref abi, Hakkı kaptandan 1 yıl
önce takıma girmiş olmaktan çok övünürdü. Öyle ya 1930 yılında giydiği siyah
beyazlı formayı 1950 yılına kadar 20 yıl şanla şerefle taşımıştı.
Bu Karakartal hikayesi ve 66 akın
uydurmacasını ne zaman hatırlatsam çok kızardı: "Ya kimse gelip bana da, Hakkı'ya da bir şey sormadı. Kafalarına göre
yazmışlar, yayınlamışlar... Karakartal 5 sene üstüste şampiyon olduğumuz 40'lı
yıllarda bize yakıştırıldı. Bileğimizin gücüyle Karakartal olduk. Feneri
Galatasaray'ı her maçta yendik..." diye anlatırdı...
Rahmetli Şeref Görkey'in
hastalığı sırasında, son 15 gününde hemen her gün ziyaretine gittim. Başında
bekledim.
Beşiktaş üye kartını ve aldığı
bazı ödülleri bana hediye etmişti rahmetli.
Benim saklamamı istedi.
Bu özel hatıraların benim için
önemini kelimelerle anlatamam.
Gözüm gibi bakarım.
Nur içinde yatsın.
Maçın her türlü ayrıntısı o günün basınında yer alıyor. Nerede 66 akın, nerede Kara Kartallar? Pes...! |
Günlerim Süleymaniye'de gazete
arşivlerinde geçti...
40’lı yıllara kadar hiçbir yayın
organında Beşiktaş’tan Karakartal
olarak bahsedilmemiş.
Bir gazetede, bir yayın organında
dahi "Beşiktaş" ve "Karakartal" kelimeleri yan yana
zikredilmişse herkesten özür dileyeceğim.
Ama yok...
Mallesef yok...
Bu koca yalanın tek bir dayanağı
yok...
Tıpkı Kırmızı-Beyaz renk, Balkan
Savaşı yası uydurmacaları, Atatürk'ün Beşiktaşlı futbolcularla konuşması
palavrası, ilk hava şehidimiz Teyyareci Fethi Bey'in Beşiktaş kulübü kurucusu
gösterilmesi masalı, 19 Mayıs'ın Beşiktaşlıların teklifiyle bayram olduğu
uydurma hikayesi, "Arabacılar" yakıştırmasının saray arabalarından
geldiği kurgusu gibi....
Adolf Hitler ‘’ Yalan ne kadar büyük olursa inanan o kadar çok
olur’’ demiş ve propaganda bakanı Joseph Goebbels’e faaliyetini bu doğrultuda yürütmesini
önermiş.
Eee ne diyeyim. Maalesef doğru
söylemiş.
Yalan ne kadar büyük olursa
inanan o kadar çok oluyor:((
Karakartal efsanesinin doğuşunun gerçek öyküsünü bundan sonraki
yazımda paylaşacağım...
Şeref Bey'in cenazesi Beşiktaş'tan Ortaköy'e Şeref Stadı'na doğru taşınırken. |
O tarihte yayınlanan haftalık Olimpiyat Spor Dergisi |
Olimpiyat dergisinin maç haberinde de 66 Akın, Karakartal gibi uydurmacalar yok... |
16 Haziran 1933'te Fenerbahçe karşısına çıkan Beşiktaş forveti: HAYATİ OZGAN, HAKKI YETEN, NAZIM ONAR, ŞEREF GÖRKEY, EŞREF BİLGİÇ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder